Konuyu Değerlendir
  • 0 Oy - 0 Ortalama
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Sağlıklı yaşamın sırrı, Sağlıklı beslenmekten geçer.
#1
İyi Beslen, Sağlıklı Kal, Uzun Yaşa!
 
Uzun yaşamayı kim istemez ki? Tabii ki sağlıklı olmak koşuluyla. Ancak şunu söylemeliyiz ki gerçek hayatta filmlerdeki gibi bir ölümsüzlük iksiri yok. Sağlıklı ve uzun ömrün sırrı bedene iyi bakmakta saklı. Bunun gerçekleşmesi için ise tamamen sağlıklı, antioksidan oranı yüksek meyve ve sebzeleri tüketmek gerekiyor.
 
Beslenmek sadece karın doyurmak değil, artık bunu hepimiz biliyoruz. Nasıl ki arabaya uygun yakıt konulmadan yola çıkılmıyorsa, vücudumuza da uygun besinleri almayız. Peki uzun yaşamak için nasıl beslenmeliyiz? Aslında son yıllarda bu konu çok popüler.
 
[Resim: eix6ng0.jpg]
 
Uzmanlar gerek sosyal medya kanalları gerekse televizyon programları aracılığıyla “uzun yaşamak için ne yemeliyiz” sorusunun cevabını veriyor. Yapılan araştırmalar tüm dünyada uzun yaşayan insanların özellikle Akdeniz tipi beslendiğini ortaya koyuyor. Bu ne demek oluyor, hemen açıklayalım. Yani bol meyve, sebze ve kaliteli yağ tüketiyorlar. Ayrıca işlenmiş ve paketli gıdalardan uzak duruyorlar. Uzun yaşamanın sırları bağırsak sağlığını destekleyen probiyotik ve prebiyotik besinler, antioksidan oranı yüksek koyu renk sebze meyveler ile sağlıklı yağlarda gizli!
 
Bugün sizlerle sağlıklı yaşamın kapılarını açan beslenme sırlarını paylaşacağız. Bu önerilerimizin oksidatif stresi yani hücrelerdeki yaşlanmayı önlediğini unutmamalısınız. Tabii bu arada işlenmiş, rafine gıdalardan ve fast food yiyeceklerden uzak durmalısınız. Hazırsanız vakit kaybetmeden başlayalım.
 
Sağlıklı ve Uzun Yaşamın 11 Beslenme Sırrı
 
1) Yeterli, Dengeli ve Kaliteli Beslenin
 
Yeterli ve dengeli beslenme hayata gözlerimizi açtığımız ilk günden itibaren özen gösterilmesi gereken bir konu. Yetersiz beslenme vücudun hormon dengesini bozarak çeşitli hastalıklara sebep olabilir. Aşırı beslenme ise obeziteye ve obeziteye eşlik eden birçok farklı hastalığa neden olur. Yeterli beslenmenin ardından dikkat edilmesi gereken bir diğer konu ise dengeli beslenmedir. pendik escortbayanları adeta bir cennet; her renkten besin bulmak mümkün. Doğanın bizlere sunduğu nimetleri en iyi şekilde değerlendirmek bizim elimizde. Uzmanlar beslenme rutininde her renkten besine yer verilmesini tavsiye ediyor. Farklı vitamin, mineral ve bileşenleri vücuda almanın en sağlıklı ve kolay yolu budur.
Kaliteli beslenme denildiğinde birçok insanın aklına yüksek fiyatlı yiyecekler geliyor. Ancak gerçek hiç de öyle değil! Kaliteli beslenmek istiyorsanız mutlaka paketli ve katkı maddesi içeren, işlenmiş gıdaları hayatınızdan çıkarmalısınız.
Örneğin beyaz ekmeğin zararları konusunda hemen herkes hemfikir değil mi? O zaman beyaz ekmek yerine tam tahıllı ekmek ya da ekşi mayalı ekmek tüketebilirsiniz. Dilerseniz ekmeğinizi fırından almak yerine evinizde kendiniz yapabilirsiniz. Çikolata, gofret, cipsi, bisküvi gibi abur cuburlar yerine kuru yemiş veya kuru meyve tercih edebilirsiniz.
 
2) Probiyotik Besinler Tüketin
 
Uzun yaşamanın sırrı yoğurt olabilir mi? Tek başına olmasa da, katkısının büyük olduğunu söylemek mümkün.
Yoğurt fermente bir besindir ve içerisinde bağırsaklarımız için oldukça faydalı olan probiyotikler bulunur.
Probiyotikler, bağırsaklarda mikrobiyal dengeyi düzenler. Sağlığımız üzerinde onlarca faydaları vardır.
Bağışıklık sistemi hücrelerinin büyük bir kısmı bağırsaklar yaşar.
Bağırsaklardaki iyi bakterilerin sayısı arttığına bağışıklık sistemi de güçlenir.
Yoğurt bağırsak florasını iyileştirdiği için otoimmün hastalığa zemin hazırlayan faktörleri ortadan kaldırır.
Probiyotik besinler yiyeceklerin hazmını kolaylaştırır.
Vitaminlerin sentez edilmesine yardımcı olur.
Bağırsak geçirgenliğini azaltır.
Günümüzde birçok insanın ortak derdi olan egzamayı ve besin alerjilerini önler.
Toksinlerin kan dolaşımına dahil olmasını engeller.
Kansere yakalanma riskini azaltır.
Vücuttaki enfeksiyonla mücadele eder.
Oksidatif stresi yani yaşlanmayı yavaşlatır.
İshale ve kabızlığa iyi geldiği bilinmektedir.
Depresyonun etkilerini azaltır.
Otizm semptomlarını hafifletir.
Yoğurdun yanı sıra kefir, boza, turşu, kombu çayı ve tarhana çorbası doğal birer probiyotik kaynağıdır.
 
3) Prebiyotikleri İhmal Etmeyin!
 
Probiyotiklerden bahsettikten sonra prebiyotikleri anmamak olmaz. Çünkü biri olmadan diğeri neredeyse hiçbir işe yaramıyor. Çok ilginç değil mi? Prebiyotikler de tıpkı probiyotikler gibi bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar. Bağırsaktaki yararlı bakterilerin besin kaynağıdır. Prebiyotik ile beslenen probiyotikler bağırsaktaki iyi bakterilerin sayısının artmasına yardımcı olur. Soğan, sarımsak ve pırasa en iyi prebiyotik kaynaklarıdır. Kuşkonmaz, muz, elma, yer elması, bamya, fasulye, nohut, mercimek, bezelye, ceviz, badem, keten tohumu prebiyotik içeren besinlere örnek olarak verilebilir. Prebiyotik kaynaklarının çiğ olarak tüketilmesi önerilir. Pişen besinin prebiyotik değeri azalır.
 
4) Antioksidan Tüketimini Artırın
 
Antioksidan açısından zengin besinler vücudumuzu hastalıklardan korur.
Vücudumuzda hücrelere saldırarak onları değişime ve yıkıma uğratan serbest radikaller bulunur. Serbest radikaller çoğaldıkça bağışıklığımız zayıflar ve vücudumuz hastalıklara karşı savunmasız olur.
Antioksidanlar ise bu zararlı molekülleri yani serbest radikalleri yok eder. Dolayısıyla hücreler koruma altına alınır. Oksidatif stres yani yaşlanma yavaşlar.
Yaban mersini, enginar, ahududu, kızılcık, nar, brokoli, lahana, ceviz, fasulye, pancar, ıspanak ve pazı antioksidan bakımından zengin besinlerdir.
 
5) Her Gün Mutlaka C Vitamini Alın
 
Güçlü bir bağışıklığın olmazsa olmazı C vitaminidir.
C vitamini vücut tarafından kurtköy escort kızları depolanmadığından her gün bu vitamini içeren besinleri tüketmeye özen göstermek gerekir.
C vitamini vücudu hastalıklara karşı korur. Ciltteki kolajen üretimini destekleyerek cildi besler. Kalp hastalıklarına ve kansere yakalanma riskini azaltır.
Vücudu toksinlerden arındırır.
Kış hastalıklarının semptomlarını hafifletir.
Hücrelerin yenilenmesine yardımcı olur.
Damarların, kıkırdakların ve bağ dokularının yenilenmesini sağlar.
Felç ve inme riskini azaltır.
C vitamini için portakal, greyfurt, limon, mandalina, ananas, kivi, kavun, yaban mersini, çilek, siyah frenk üzümü, mango, kuşburnu ve yeşil yapraklı sebzelere sofranızda daha fazla yer açmalısınız.
 
6) Likopen Kaynağı Kırmızı Renkli Besinleri Tüketin
 
Likopen, kırmızı renkli meyve ve sebzelere rengini veren maddedir. Genellikle domates ile anılsa da, çilekten karpuza nardan kiraza tüm kırmızı ve pembe renkli yiyeceklere bu rengi veren pigmenttir.
Likopen güçlü bir antioksidandır. Vücudun savunma sistemini destekleyerek hastalıklara zemin hazırlayan faktörleri ortadan kaldırır.
Serbest radikallerle mücadele eder bu sayede vücudu toksinlerden arındırır.
Kansere yakalanma riskini azaltır.
Akciğerdeki iltihaplanmayı iyileştirir. Astıma karşı koruyucu ve iyileştiricidir.
Oksijenin vücutta daha iyi işlenmesini sağlar.
Kemik erimesini yavaşlatır.
Cildin genç ve parlak kalmasını sağlar. Yaşlanma belirtilerini geciktirir.
Oksidatif stresi azaltır.
Domates, salça, karpuz, pembe greyfurt, kiraz, çilek, nar, cennet hurması, kapya biber ve kuşburnu likopen içeren besinlerdir.
 
7) Kolajeni Sofranızdan Eksik Etmeyin
 
Geçmişte, yemekler genellikle kemikli etle birlikte pişirilirmiş. Oysa günümüz modern dünyasında etler kuşbaşı şeklinde hemen ve kolay bir şekilde pişirilmeye uygun olarak satılmaktadır. Bu durum günden güne kolajen alım miktarını düşürmektedir.
Kolajen, vücudumuzda en fazla bulunan proteindir.  maltepe escort Proteinler ise vücudumuzun tüm doku ve organlarının temel yapı taşıdır.
Kemik ve eklem arasında bol miktarda kolajen bulunur.
Kolajen, cildin elastikiyetini arttırır.
Kıkırdak bütünlüğünün korunmasını sağlar.
Eklem ağrılarını hafifletir. İltihaplı romatizma hastalarının kolajenden zengin beslenmesi önerilmektedir.
Kemik erimesini önler.
Yaraların hızlı bir şekilde iyileşmesini sağlar.
Kemiklerin, dokuların ve cildin yaşlanmasını yavaşlatır.
Sindirim sistemini düzenler.
Kemik suyu, kırmızı et ve balık eti, kırmızı meyveler, kereviz, salatalık, muz, sarımsak, soğan, pırasa, ceviz, fındık, fıstık, şalgam, havuç ve ıspanak kolajen ihtiva eden besinlerdir.
Vücuda kolajen takviyesi almanın en kolay yolu kelle paça çorbası veya ilikli kemik suyu tüketmektir.
Dilerseniz eczanelerde satılan kolajen takviyelerinden de destek alabilirsiniz.
 
8) Omega 3 Desteği Şart
 
Özellikle balık, deniz ürünleri, süt, süt ürünleri, keten ve chia gibi tohumlarda bulunan omega 3’ün insan sağlığı açısından birçok faydası bulunur.
Omega 3’ün depresyon tedavisinde etkili olduğu bilinmektedir. Anksiyete ve depresyona iyi gelir.
Göz sağlığını korur.
Beyin sağlığını ve fonksiyonlarını iyileştirir. Bu özelliği sayesinde özellikle bebek, çocuk ve hamilelere önerilir.
Kalp krizi ve spazmı riskini azaltır.
Kan basıncını düşürür.
İyi kolesterol olarak bilinen HDL kolesterol seviyesini artırır.
Kanın pıhtılaşmasını önler.
Vücuttaki kronik ve akut iltihap ile mücadele eder. Bağışıklık sistemini güçlendirir.
Eklem ağrılarını hafifletir.
Omega 3’ü besin yoluyla veya eczanelerde satılan tablet şeklindeki takviyeler ile alabilirsiniz.
 
9) Fast Food Yiyecekleri Kesinlikle Tüketmeyin
 
Yüksek kalorileri nedeniyle fast food yiyecekler obeziyete davetiye çıkaran besinlerdir.
Obezite genellikle tek başına görülen bir sağlık sorunu değildir, çoğunlukla yanı sıra başka hastalıklar da olur.
Fast food yiyecekler pişirilme şekilleri ve içerdiği katkı maddeleri nedeniyle önerilmemektedir.
Düzenli olarak ve yoğun şekilde fast food tüketen kişilerin kansere yakalanma riski artar.
Bu tarz yiyeceklerin besin değeri düşüktür; dolayısıyla vücudun ihtiyaç duyduğu vitamin ve mineralleri karşılayamazlar.
 
10) Şekerli, Gazlı ve Asitli İçeceklerden Uzak Durun
 
Ne yazık ki günümüzde şekerli, gazlı ve asitli içeceklerin tüketimi çok artmış durumda. Oysa uzmanlar bu tür içeceklerden uzak durulması gerektiğini sık sık dile getiriyorlar. tuzla escort Peki neden gazlı içeceklerden uzak durmalısınız, bir de biz söyleyelim.
İnsan vücudunun sıvı olarak öncelikle suya ihtiyacı vardır. Gazlı içecekler, hatta çay ve kahve bile çok fazla tüketildiğinde ne yazık ki su tüketimi azalır. Susuzluk vücutta farklı hastalıkların ortaya çıkmasına sebep olur.
Gazlı içeceklerin besin değeri düşüktür, hatta hiçbir faydalarının olmadığını söyleyebiliriz.
Bağımlılık yapar.
Dişlerin çürümesine neden olur.
Obeziteye davetiye çıkarır.
Kemik erimesine yol açar.
İçerisindeki katkı maddeleri ve tatlandırıcılar ruhsal durumu olumsuz yönde etkiler. Duygu durum bozukluğuna veya depresyona yol açabilir.
Kalp ve böbrek rahatsızlıklarına neden olabilir.
Kandaki şeker oranını aniden yükseltir. Şeker hastalığına yakalanma riskini arttırır.
 
11) Şekeri Hayatınızdan Tamamen Çıkarın
 
Şeker son yıllarda en tatlı zehir olarak tanımlanıyor.
İnsan vücudu doğal şekeri olaylıkla tolere edebiliyor. Meyve ve sebzelerde doğal olarak bulunan şekere özellikle beynimiz ihtiyaç duyuyor. Ancak günümüzde kullanılan beyaz şeker diğer bir deyişle rafine şekerin hiçbir faydası ve besleyiciliği bulunmuyor.
Belki en başta söylememiz gerekeni en son söylüyoruz. Sağlıklı ve uzun bir yaşam için rafine şekeri hayatınızdan mutlaka çıkarmalısınız.
Günümüzde rafine şeker özellikle paketi gıdalarda mısır şurubu, bal, akçaağaç şurubu gibi isimlerle karşımıza çıkabiliyor. Bu maddeleri içeren yiyeceklerden de uzak durmak gerekiyor.
Rafine şeker tüketimi bağımlılık yapar.
Yüksek kalorisi nedeniyle obeziteye davetiye çıkarır.
Vücuttaki toksini arttırarak otoimmün hastalıklara zemin hazırlar.
Bağışıklık sistemini zayıflatır.
Şeker hastalığına neden olur.
Kötü kolesterol seviyesini yükseltir.
Kalp ve damar hastalıklarına yol açar.
Uykuya dalmayı zorlaştırır.
Beynin çalışmasını ve fonksiyonlarını olumsuz yönde etkiler.
Hormon dengesini bozar.
Üreme sağlığını olumsuz yönde etkiler.
Bul
Alıntı


Foruma Git:


Bu konuyu görüntüleyen kullanıcı(lar): 1 Ziyaretçi